okunma
"Bu şovun, üstüne fazla kafa yormadan izleyip gülebileceğiniz tamamen eğlence odaklı bir şov olmasını istedik. Ancak, aynı zamanda daha önce hiçbir animede görülmemiş görsel fikirlerin de ortaya çıkmasını amaçlıyoruz; Mob Psycho, birçok sürprize ev sahipliği yapan bir kutuyu açmak gibi olacak."
—Mob Psycho 100'ün yönetmeni Yuzuru Tachikawa
Yönetmen Yuzuru Tachikawa ve güçlü bir iş geçmişine sahip bir animatör olan Yoshimichi Kameda'nın ellerinde Mob Psycho 100, deneysel animasyon yöntemleri ile 2016 yılında anime dünyasına tokat gibi çarptı. Animelerde nadiren gördüğümüz cam üzerine boyama (paint-on-glass) animasyonları, aşırı fazla çapraz taramaya sahip gölgelendirmeler ve kabataslak görünüme sahip olmasına rağmen detaylı çizimler gibi teknikler ve tarzlar ile Mob Psycho 100, tıpkı yönetmeninin de söylediği üzere sürprizler ile dolu bir kutu gibiydi.
Mob Psycho 100; aksiyon, komedi ve yaşamdan kesitlerin karışımından oluşuyor. Sezonun ilk yarısı karakterlerin ve hikayemizin içinde geçtiği dünyanın tanıtılması ile geçiyor. Şovun başlarındaki bölümsel hikayeler aşırı güçlü bir esper olan başkahramanımız Shigeo "Mob" Kageyama'nın günlük hayatındaki farklı farklı olayları konu alıyor. Bu olayların birçoğu, kibarca söylemek gerekirse, biraz sıkıcı. Bahsi geçen olaylar ana olarak Mob'un karakterizasyonu için kullanılmış bulunmakta ve bu kısımlardaki yazım kalitesi gayet etkileyici. Yazar, bize Mob'un tüm karakterine ilk bölümde tanıtıp sonraki bölümlerde araya girecek yeni karakterler ve yeni olaylar yüzünden ona bir karakter gelişimi sağlayamamak yerine yavaş ama daha iyi olan bir yolu seçmiş. Yazarın seçtiği bu yol ile beraber her yeni bölüm ile beraber bize sunulan bölümsel hikayelerin içinde Mob'un yeni bir özelliğini keşfediyor ve onun karakterini aceleye getirilmemiş bir yol ile anlıyoruz. Her ne kadar bu yazım tekniği bir başkahramanın karakterini oturtmak için çok güzel bir seçim olsa da Mob Psycho 100'ün bu konuda bir sıkıntısı bulunmakta.
Bu bölümsel hikayelerin diğer yüzü olan bölümsel olay örgüleri Mob'un karakter yazımına kıyasla maalesef yavan kalıyorlar ve bunun sebebi şovun özünde yatıyor. Mob Psycho 100 çoğunlukla kendisini ciddiye almayan ve hatta bazıları tarafından doğaüstü güçler içeren hikayelerin bir parodisi olarak adlandırabilecek bir şov. Bu yüzden de bu bölümsel hikayeler olay örgülerinin ilerlemesi için sırtlarını çoğunlukla komediye dayıyorlar. Bu başlı başına bir problem olmasa da Mob Psycho 100, barındırdığı hikayelerde ne tarz bir komedi kullanacağına karar veremiyor. Bir bölümde şakşak (slapstick) komedisi kullanırken başka bir bölümde ise tamamen neşeli ve sakin bir mizaha kayabiliyor. Her ne kadar bu iki komedi türünün bir şovda birlikte bulunması başlı başına bir sorun oluşturmasa da Mob Psycho 100 ne yazık ki slapstick kısmında çoğunlukla sınıfta kalıyor. Bu komedi kısımlarında yapılan şakaların büyük kısmı bayat ve zayıf esprilerden oluşuyor. Bu problem şakaların seyirciye daha etkili biçimlerde anlatılmasıyla çözülebilecek olsa da Mob Psycho 100, bu kısımda da etkisiz ve akla ilk gelen çözümlere yöneldiği için yine başarısız oluyor. Neyse ki Mob Psycho 100'ün elinde slapstick konusunda öyle bir isim var da bu komedi türü çok iyi işlenmiş olan neşeli ve sakin mizahın yanında gereksiz hissettirmiyor. O isim Arataka Reigen.
Reigen, hikayede Mob'un akıl hocalığı ve patronluğu görevlerini üstlenmekte. Kendisi hayaletler ile ilgili sorunları olduğunu iddia eden kişilerin yardım aramak için geldiği bir ofisin sahibi. Ancak, bu yardım arayan insanların bilmediği bir şey var ki o da Reigen'in bir şarlatan olduğu. Reigen, hiçbir esper gücü olmamasına rağmen kendisini medyum olarak tanıtan ve ofisine gelen müşterilerin sorunlarını aromaterapi, photoshop ve omuz masajı gibi sıradan yöntemleri kullanarak çözen birisi; ve eğer olur da gerçekten insanlara sorun çıkartan hayaletler ile ilgilenmesi gereken bir olay ile karşılaştığında ise bu hayaletler ile ilgilenmesi için Mob'u öne sürüyor. Reigen'in içinde bulunduğu bütün bu olaylar çoğunlukla slapstick komedisi ile beraber izleyiciye sunulmuş durumda ve bu sekanslar Mob Psycho 100'deki sanki beceriksiz bir komedyenin kendisini utandırmasını izliyormuşsunuz gibi hissettirmeyen nadir kısımlardan. Çünkü, bu kısımlardaki şakaların aktarımları çok iyi. Reigen'in esprili kişiliğinin ortaya çıkardığı fırsatlar sayesinde Reigen'i ekranda gördüğünüz her an birazdan çok eğlenceli komedi sekansları izleyeceğinizi biliyorsunuz. Her ne kadar bu sahneler şovun içindeki diğer komedi sahneleri kadar sık karşımıza çıkmasa da Mob Psycho 100'ün komedi dalındaki kalitesini yükselten bir numaralı etken.
Sezonun ilk yarısı serinin ilerisinde yaşanacak olaylar için temelleri hazırlayıp bir yandan da bize dünyayı ve karakterleri tanıtırken ikinci yarı ise Mob'un erkek kardeşi Ritsu Kageyama'nın da olaylara daha fazla dahil olması ile beraber farklı bir hale bürünüyor. Utangaç ve yumuşak başlı ağabeyinden tamamen farklı bir kişiliğe sahip olan Ritsu, bir onur öğrencisi profili ile karşımıza çıkıyor. Kendisi derslerinde iyi, kolayca sosyalleşebilen ve neredeyse yaptığı her işte başarılı olan birisi. Ancak, aynı zamanda da Mob'un esper becerilerini bir o kadar kıskanmakta. Ritsu her ne kadar Mob gibi olmak istese de şans onun yüzüne esper güçleri konusunda hiç gülmemiş ve bu da onun üzerinde saklamaya çalıştığı büyük bir yara olarak kalmaya devam etmiş.
Sezonun ortalarındaki yaklaşık üç bölüm, Ritsu'yu klişe bir onur öğrencisinden derin bir karaktere dönüştürmeye ayrılmış durumda. Bu üç bölüm sırasında hem Ritsu'nun karakterine daha kapsamlı bir bakış atarken aynı anda da Ritsu'nun esper güçleri arayışı sırasında karşılaştığı, güçlerini tam olarak kullanamayan esperleri himayesi altına alıp gerçek potansiyellerini ortaya çıkarmalarına yardımcı olan bir organizasyon ile tanışıyoruz. Bundan sonra da işin içine benzer bir iş alanında çalışan daha büyük bir organizasyonun da dahil olması ile beraber hem bu sezonun son bölümleri hem de gelecek sezon için atılmakta olan temel tamamlanmış oluyor.
Mob Psycho 100'ün ikinci yarısı, karakter gelişimleri ve komedi ile harmanlanmış birçok eğlenceli aksiyon sahnesi sayesinde şovun tam anlamıyla parladığı yer. İlk yarının aksine bu bölümlerde şakalar sanki daha önce hayatında komedinin "k"sini bile duymamış birisine zorla yazdırılmış gibi durmaktansa düzgün bir oturaklılığa sahip. Özellikle aksiyon sahnelerindeki şakalar zekice planlanmış. Bu kısımlarda Mob Psycho 100, her zaman doğru anda ve doğru tonda bir şaka ile çıkıp geliyor. Bu, ilk yarıdan daha iyi komediye sahip olma gidişatı Reigen'in sahnelerine de yansımış bulumda. Son birkaç bölümde Reigen'in karakteri üstünden yapılan mizah tüm sezondaki en eğlenceli sekansları ortaya çıkarıyor. Tabii ki bunda o bölümlere kadar atılmış temellerin de komediyi yükseltmesi yadsınamaz olsa da atılan bu temelleri bu kadar iyi işleyebilmek de komedi yönünden takdir edilmesi gereken bir iş.
Bu arada karakter gelişimleri derken sadece Kageyama kardeşleri kastediyordum, nitekim doğru düzgün karakter gelişimlerine sahip olan karakterler sadece bu ikisinden ibaret. Her ne kadar çok güçlü bir esper olan Teruki Hanezawa gibi birçok başka karakter de karakter gelişimine sahip olsa da hiçbiri Kageyama kardeşler kadar ekran süresine sahip değil ve birçoğu Mob & Ritsu’nun karakter gelişimleri için katalizör görevi görmekten öteye geçemiyor. Fakat bu kesinlikle kötü bir özellik değil, hatta tam tersine iyi bir yazım tekniği; çünkü bu olay, Mob Psycho 100 gibi kısa bir seride hem yardımcı karakterlerin ana karakterlerden ekran süresi çalmasını önlerken hem de onlara sanki birer kuklaymışlar gibi hissettirmemelerine yetecek kadar kişilik özellikleri ve gelişim sağlıyor. Ayrıca bu yazım tekniği Mob Psycho 100’de çok iyi bir biçimde kullanılmış. Gizli bir organizasyondaki rastgele bir arka plan karakterinden tutun da Teruki gibi önemli yardımcı karakterlere kadar birçok karakter ortaya elle tutulur bir kişilik koymayı başarıyor. Ancak, bu iyi karakter yazımının kötü bir yönü de yok değil—Ritsu’nun karakterinin, en önemli anlardan birisinde yetersiz bir biçimde ele alınmış olması.
Genele bakıldığında Ritsu’nun karakteri gayet iyi yazılmış durumda; Mob’a karşı sahip olduğu kompleksler ile kıskançlıklar harika bir şekilde işlenmiş ve karakter gelişimi çok iyi sunulmuş bir duygusallıkla beraber harmanlanarak önümüze sunulmuş. Ancak, sezonun ortalarında Ritsu’nun karakterinin birden bire tam tersine döndüğü bir an var ve her ne kadar bu büyük karakter değişiminin mantıklı bir dayanağı olsa da bu kısımlardaki olaylar çok hızlı yaşandığı için Ritsu’nun değişiminin tetikleyicisi ve sonrasında yaşananlar doğal hissettirmiyor. Ritsu aniden farklı birisi gibi davranmaya başlıyor ve çok garip seçimler yapıyor. Bu yaşanan olayların Ritsu’nun bir kimlik krizinden geçiyormuş gibi hissettirmesi ve yaptığı seçimlerin göze doğal gelmesi gerekirken, her şeyin gereğinden hızlı gerçeklemesi nedeniyle sanki hikayenin ilerlemesi için Ritsu’ya yapay seçimler yaptırılmış gibi hissedilen bir sonuç ortaya çıkmış.
Ancak, Ritsu’nun aksine Mob’un karakteri bu tarz büyük bir probleme sahip değil. Mob, başkalarına yardım etmeye ve sürekli kendini geliştirmeye çalışan iyi huylu ve uysal birisi. Ayrıca duygularını çok fazla bastırmakta ve bu nedenle de zaman zaman duygusal patlamalar yaşamakta. Bu duygusal patlamalar ise serinin en göze çarpıcı kısımları olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü, Mob duygularını kontrol edemediği bu süreçte tam anlamıyla çılgına dönüyor ve normalde kontrollü bir şekilde kullandığı esper güçlerini son potansiyellerine kadar ortaya döküyor. Bunun dışında ise daha önce de belirttiğim gibi kendisinin karakteri şovdaki diğer karakterlere çokça bağlı. Başka kişilerle etkileşime geçtikçe kendisini daha fazla tanımaya ve kişilik olarak büyümeye başlıyor. Mob, baştan savma yazılmış bir Gary Stu değil. Farklı farklı kusurlara sahip ve hem kendi çabalarıyla hem de etrafındaki kişilerin yardımlarıyla bu kusurların üstesinden gelmeye çabalıyor; bunun sonucunda da ortaya sevilesi bir başkahraman çıkıyor.

Animasyona ilginiz var ve aynı zamanda hem kaliteli hem de kendine özgü olan animasyonlar görmek istiyorsanız, Mob Psycho 100 size bunun için muhteşem bir sahne sunuyor. Animatörler her zaman sınırları zorluyor ve kafalarındaki görüntüyü ekrana eksiksiz bir biçimde yansıtmak için animasyonun kurallarını çiğnemekten korkmuyorlar. Ulaşılamaz zirvelere çıkma ilkesi Mob Psycho 100 prodüksiyonunun temelini oluşturuyor. Miyo Sato’nun cam üzerine boyama (paint-on-glass) animasyonları, çapraz tarama ve yayma gibi çeşit çeşit gölgelendirme teknikleri, akıcı karakter animasyonları, kabataslak karakter hatları, karakterlerin duygularını dışa vuran animasyonlar ve daha fazlası ile Mob Psycho 100, deneysel ve eğlenceli animasyon tarzlarına ev sahipliği yapmakta. Bu yüzden de animasyon kısmına kadar anlattığım özellikler bir hikâyeden istediklerinize uymasa bile özgün ve iyi animasyon izlemek istiyorsanız bu şova bir şans vermelisiniz.
Cam üzerine boyama animasyonuna dair bir örnek:
Mob Pyscho 100 animasyon konusunda bir TV prodüksiyonu için mükemmele çok yakın bir kaliteye sahip olsa da prodüksiyonun işitsel kısımlarına göz attığımızda bazı ciddi sorunlar ile karşılaşıyoruz.
Studio Bones tüm zamanların en ikonik Japon bestecilerinden birisi olan Kenji Kawai’yi Mob Psycho 100’ün müziklerini yapması için getirmiş. Kenji Kawai, dinleyicileri koltuklarına çivileyip tüylerine diken diken eden sürükleyici ama bir yandan da sakin bir müzik tarzına sahip. Kendisi genelde enstrümanları ve koroyu eşsiz bir şekilde kullanması ile beraber ortaya kendine özgü bir atmosfer çıkarıyor ve Mob Psycho 100’ün müzikleri de onun bu güzel mi güzel tarzının başka bir örneği. Mob Psycho 100’de ortaya koyduğu işin onun en iyi eseri olduğunu söyleyemem ama yine de kendisinden bekleyeceğiniz kaliteyi yakalamış durumda. Ancak, her ne kadar Kenji Kawai ortaya iyi bir iş çıkarmış olsa da her şeyi yerle yeksan eden bir sorun var—ses efektleri.
Mob Psycho 100’de kullanılmış olan ses efektleri, Kenji Kawai’nin müzikleri ile en ufak bir uyuma bile sahip değil. Müzikler mistik bir atmosfer oluşturmaya çalışırken, ses efektleri Tom & Jerry tarzı sessiz çizgi filmlerde bolca kullanılan efektleri andırıyor. Bu iki zıt tarzı birbirlerine karıştırarak kendine has bir hava mı ortaya çıkarmaya çalıştılar bilmiyorum ama durum buysa bile başarısız olduklarını çok rahatlıkla söyleyebilirim. Bazı sahnelerde bu uyumsuzluk o kadar kötü bir hal alıyor ki sanki birisi şovun orijinal halini alıp üstüne sırf atmosferi mahvetmek için rastgele ses efektleri atmış gibi hissediliyor.
Ayrıca durum sadece ses efektlerinin yersiz olmasıyla alakalı da değil. Bazı sahnelerde az önce anlattığımın tam tersine ses efektleri duruma gayet uygunken müzikler uyumsuz hissettiriyor. Yedinci bölümdeki vazo sahnesi bunun için çok güzel bir örnek. Bu sahnenin sonunda sürpriz olan bir komedi sahnesi olması gerekiyordu, bu yüzden de her ne kadar ses efektleri gereğinden çok daha fazla kullanılmış olsa da sahne için gayet uygunken Kenji Kawai’nin mistik müziği çok alakasız hissettiriyordu. Bu uyumsuzluk olayı dışında ise ses konusunda şovu derinden sarsan başka bir büyük sıkıntı yok.
Mob Psycho 100, gerçekten de hoş bir hikayenin yanı sıra eğlenceli ve deneysel animasyon teknikleri gibi sürprizler ile dolu bir kutuyu açmak gibiydi. Bu kutunun içinde her ne kadar olmasaydı daha iyi olurdu dedirten ögeler de olsa günün sonunda elimizde sağlam bir ilk sezon duruyor.
Yorumlar
0 comment